Tıpkı Bermuda şeytan üçgeninde olduğu gibi içinde kaybolabileceğiniz üç güzellik… “Bir insanı sevmekle başlar” her güzel şey…Sevmekle yücelir insan yüreği…Bir avuç deniz mavisidir belki mutluluk ama uçsuz,bucaksız okyanuslar kadar büyük sevgilerin rengidir o …
3 Eylül 2013 Salı
Sevgiyle Kabul Etmek Herşeyi Dengeler !..
Tüm acılar, mutsuzluklar ve hastalıklar kaçınılmaz olana yani gelişmek amacıyla gerçekte kendi yapmış olduğumuz seçimlere karşı koymaktan kaynaklanır.
Olumsuz eylemleri dengelemenin tek yolu olumlu eylemler yapmaktır, bu yüzden sevgiyle kabul etmek herşeyi dengeler.
İşlenecek tek günah, olan neyse onun mükemmel olduğunu kabul etmemektir.
Bir zihnin gelişkinliği, kabul edilemez görüneni kabul edebilmesiyle ölçülür.
Kızgınlık da şiddete yönelik bütün diğer duygular gibi kendi yaşadıklarımızın sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmak için suçu son bir çırpınışla başkalarının üstüne atmaya çalışmaktan kaynaklanır.
Bedenin bozulması, insanın kendi seçimi olan yaşama biçiminin getirdiklerine ve bunun sorumluluğunu kabul etmeye yine kendisinin direnç göstermesinin doğal sonucudur.
İnsan, kendini kendinden, başkalarından, evrenden ve Tanrı’dan (Makrokozmos’dan) ayrı ve bölünmüş hissettiği, olan neyse onun mükemmelliğini yadsıdığı, başına gelenlerden sadece kendisinin sorumlu olduğu gerçeğini kabulden kaçındığı ölçüde acı ve yalnızlık duyar, hastalık ve ölümü deneyimler.
Bir insanın yüreğinde ne varsa kendisi de odur.
Tüm düşünceler bilinçaltına kayıt olur. Her olumsuz düşünce aynı yoğunlukta ve güçte olumlu bir düşünceyle dengelenene ya da yok edilene kadar olumsuz duygular üretmeyi sürdürür.
Olumsuz duygularımızı kendimiz yarattığımızı (olumsuz düşüncelerimiz sonucu) kabul etmeyip psikolojik savunma yöntemlerini devreye sokarak yadsırsak kendi farkındalığımızı düşürmüş, azaltmış oluruz. Bu savunma yöntemleri geçici olarak işe yarar ancak bedenin hastalanmasına, yaşlanmasına hatta ölmesine neden olabilecek kadar yıpratır. 1930′da Dr.Hans Selye’nin araştırmasına göre bu gerilim ve direnmeler ve bunların sonucu oluşan sürtünme olmasaydı hastalık, acı veya ölüm olmazdı.
Olan herhangi birşeye üzülmek ya da kızmak kendimizi doğadan ayırmaktır. Gerçekte gücenek ya da kızacak birşey yoktur.
Geçmişini unutan o geçmişi tekrarlamaya mahkumdur. İnsan geçmişiyle ilgili farkındalığını arttırdığı oranda onu tekrarlamaktan kurtulur. Tüm öğrenme geçmişi hatırlamak ve alınan dersleri yaşama aktarmaktır.
Tüm zamanlar aynı anda yaşanır, geçmiş ve gelecek zihinlerimizde gizlidir.
İnsanlığın büyük sorunu, deneyimlenen herşeyin tüm sorumluluğunu kabul edebilecek noktaya kadar gelişebilmektir. Bu noktaya ulaşıldığında, artık varılmak istenen en yüce amaca – şimdi, geçmişte ve gelecekte her zaman her şeyin bir olduğunu ve olan her şeyin mutlak mükemmelliğini sevinçle kabul eden anlayışa – giden yol açılmış olur. Ondan sonra, bir zihnin gelişkinliğinin kabul edilemez görüneni kabul edebilmesiyle ölçüldüğünü anlayabilirsiniz.
Thea Alexander
Duygusal Karmaşa...
Duygusal karmaşa meselesi çok önemlidir. Bizler de zaman zaman böyle duygusal çıkış ve inişlere sık sık maruz kalmaya başladığımız zaman demoralize olmamahyız, Acaba ne oluyor bana, bir ruhsal rahatsızlığa mı kapıldık, demeyelim. Bilelim ki hedefimizi kaybettik. Hayat akışında yürümemiz gereken asıl istikametin dışındayız. Karmaşık duyguların sinyalleri, bizde devamlı bir şekilde özdeşleşmeye uğradığımızı açığa çıkarır. Sonrasında, bu duygusal karmaşadan doğan özdeşleşmeler başlar. Kendimizi bir şeyle özdeşleştiririz, Bir şairle, müzikle, resimle,hayvanla, bitkiyle, yerle, bir yaşayış biçimiyle kendimizi eşkoşarız. Bütün bu özdeşleşmelerin arkasında duygusal bir karışıklık, oturmamışlık, iniş çıkış vardır. Normal, kendi yönünde giden bir şey değil, anı zikzaklar halinde insanı çok sarsan hususlardır tüm bu karmaşalar.
Duygusal karmaşalardan doğan işlerin sonucunda enkamasyon hedeflerinden şaşırmalar oluyor. Çabalar harcıyoruz, hayat için mücadele ediyoruz, bir boğuşmadır gidiyor, doğrudur, fakat enkamasyon hedefine dikkat etmek lazım. Acaba hangi yönde ve niçin uğraşıyoruz bunlarla? Bunlar çok önemli. Günde sekiz, dokuz, on saat çalışıyoruz. Kimi insan kardeşlerimiz yerin altında; kimisi yerin üstünde,ormanda, denizde çalışıyor. Hem de zor şartlar altında, fırtınalarda vs. Herkesin kendine göre bir hedefi, ideolojisi var. Ne taraftan bakarsak bakalım, hep aynı şeyIer inişi, ama gerçekten o çabalar yerli yerinde midir? Bir istikamette gidip de bir şey elde edilecek midir, onlar bilinmiyor; Bunları bilmenin yollarına bakmak lazım.
ACELE etmek YAŞAMI KAÇIRMAKTIR.
İÇİMDEN BİR SES DİYOR Kİ;
Hayatında her ne olursa olsun hiç ACELE etmene gerek yok.
ACELE etmek YAŞAMI KAÇIRMAKTIR.
Senin Gereken herşeyi yapmak icin oldukça bol vaktin var.
Asla kendine, zamanım yok, çok fazla işim var yetiştiremiyorum,
Bunu Başaramam, şunu bitiremem, çok salağım, aptalın tekiyim,
Bak onu da yetiştiremedim diyerek kendini kötü olduğuna ikna etmek için boşu boşuna uğraşıp durma, bu şekilde kendi önüne engel koyma.
SEN Bilinçaltını bu şekilde olumsuzluklarla doldurduğun sürece, kendi kendine o şeyin olmaması için çağırıda bulunuyorsun. Bu çekimi yaparak kendi barikatlarını kendin oluşturuyorsun. Sonradan da ben bunun böyle olacağını zaten biliyordum diyerek. Bunun üzerine birde, bilgiçlik taslayarak ağlıyorsun..
SEN Sadece yapılması gerekeni yap. Bırak yaşamın telaş etmeden, düzenli, uyumlu bir şekilde, huzurla aksın.
SEN Yeni başladığın hergüne, her olay ve duruma uygun şekilde, sevgi ve şükran dolu bir yürekle BAŞLA
Ve bugün, herşeyin yerli yerinde mükemmel bir şekilde oluştuğunu gör,
GÜNE harika bir gün olduğu beklentisiyle başla, duygu, düşünce ve haraketlerini bu şekilde düzenle.
“Benim her şeyi tam ve eksiksiz yapacak zamanım var. Ben başarılı olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum, BEN Yaratıcı yeteneklerimi kullanarak her şeyin üstesinden kolaylıkla geliyorum. Kendime de keyifli neşe icinde geçirecek bol bol zaman ayırıyorum” diyerek. Hep bardağın dolu tarafını seçerek yaşa.
EĞER Bunu yapabilirsen tüm beklediklerini zahmetsizce eşzamanlarla kendine çekeceksin.
ve böylece Hayatın ne kadar hoş zahmetsiz ve güzel olduğunun FARKINA varacaksın..
Sonradan da ben bunun böyle olacağını biliyordum zaten diyerek.
Bu defa da Gülerek bilgiçlik taslayacaksın..
BEN daima seninleyim.
Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.
İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste, MUCİZELER mutlaka gerçekleşecektir.
KENDİNLE BARIŞ, DÜNYA SENİNLE BARIŞMAYA HAZIRDIR
______Cavit Çağ________
Bilinçaltı’nın 11 Temel Özelliği ...
1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.
3- Tüm anıları organize eder. Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar. Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise önünde uzanmış olabilir. Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder.
4- Çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
5- Bastırılmış anıları çözüm için sunar. Bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu yapar. Ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. Sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için “sahibine” hak vermeniz yeterlidir.
6- Bedeni işletir. Bunun için detaylı bir planı vardır: Vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir. Bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. Bazen bunu kendisi de yapar. Örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. Ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. Aynı zamanda Yüksek Benliğin işleyişini kontrol eder.
7- Bedeni korur. Bedenin bütünlüğünü korur. Hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. Siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz.
8- Duyguların hâkimidir. Bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. İnsan duygudan bir an bile çıkamaz. Bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. Bilinçaltı olaylar ve duygular arasında bağlantılar kurar. Kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. Bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz kalmaktır. Örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez. Bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir.
9- Son derece ahlaklıdır. Size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. Tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. Bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir mahrumiyet yaratabilir.
10- Hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar. Bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu verir. Yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere ulaşmamızı çabuklaştırır. Bundan dolayı Hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir.
11- İstenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. İsteme noktasında dikkatli olmak gerekir. Sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık yaratmaya itebilir.
ZAMAN !!!
Her sabah hesabınıza 86.400 TL yatıran bir banka düşünün...
Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta veya harcamamakta serbestsiniz. Parayı istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz.
Oyunun sadece tek bir koşulu var: harcamayı başaramadığınız meblağ ertesi güne devretmez, akşam hesabınızdan geri çekilir ve bu paranın hiçbir bölümünü ne sebeble olursa olsun saklayamazsınız. Bir önceki günün tutarının… tamamını harcamış veya hiçbir bölümünü harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86.400 TL bulacaksınız. Nasıl keyifli değil mi ?… Farkında olsanız da olmasanız da aslında hepimizin böyle bir bankası var…Adı ”ZAMAN” Her sabah 86.400 SANİYE hesabınıza yatıyor ve o gün daha fazlasını asla harcayamıyorsunuz. Kullanamadığınız kısım ise akıp gidiyor ve hesabınızdan siliniyor, hiç devretmiyor. Her gün size yeni bir hesap açılıyor,her akşam günün bakiyesi siliniyor… Eğer günlük hesabınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir, geriye dönüş yok, yarından avans çekmek yok… Bugünü, bugünkü hesaptan yaşamalısınız…ZAMAN hiç kimseyi beklemez… Dün artık mazi oldu..Yarın ise muamma…Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır…Sağlık,huzur ve kazançlı harcanacak ”ZAMAN”lara…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)